Forum Magarula
Kim Ne Dedi Uyeols10
SİTEMİZE ÜYE OLARAK
1) yorum yazabilir,
2) haber gönderebilir,
3) üye listesine erişebilir,
4) diğer üyelerle yazışabilir,
5) forumlara katılabilir,
6) günlük yaratabilir,
7) ve daha pak çok özeliklerden faydalanabirsiniz,
Magarula forum hayırlı günler diler sevgi ve sagılarımızla
BARKALA

Join the forum, it's quick and easy

Forum Magarula
Kim Ne Dedi Uyeols10
SİTEMİZE ÜYE OLARAK
1) yorum yazabilir,
2) haber gönderebilir,
3) üye listesine erişebilir,
4) diğer üyelerle yazışabilir,
5) forumlara katılabilir,
6) günlük yaratabilir,
7) ve daha pak çok özeliklerden faydalanabirsiniz,
Magarula forum hayırlı günler diler sevgi ve sagılarımızla
BARKALA
Forum Magarula
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
"Eskiden iyilik yaparlardı söylemezlerdi. Sonra hem yapmaya hem de söylemeye başladılar. Şimdi ise yapmıyorlar fakat söylüyorlar.* Ömer bin Hâris (Rahmetullahi aleyh)

Aşağa gitmek
admin
admin
kulanıcılar
Kim Ne Dedi Shanex10
Kim Ne Dedi Shanex10
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 997

Kişi sayfası
imam şamil: 1
https://magarula.forum.st

uyuma Kim Ne Dedi

Perş. Kas. 24, 2011 9:51 am
Kim Ne Dedi A2c07610


Dersim tartışması için kim ne dedi?
Dersim olaylarıyla ilgili tartışma giderek büyüyor. İşte köşe yazarlarının konuyla ilgili bugünkü yazıları:

Aziz ÜSTEL
Kamer Genç Dersimli mi Tuncelili

Mangalda kül bırakmaz Kamer Genç ne zaman kürsüye gelse mecliste. “Düzen tehlikede!” der gün gelir; başbakana sallar, o bakana bağırır, o partiyle atışır. İlk kez Kenan Bey’in 1981 kurucu meclisinde görev yapmıştır Tunceli temsilcisi olarak. Ardından seçimlerde aday olmak isteyince, aynı Kenan Bey’den vetoyu yemiştir. Ama daha sonra hem DYP hem de CHP’den meclise girmiştir, Tunceli milletvekili olarak. Hemşerileri onu bağımsız olarak da seçmiştir bir defasında. İnsanda sözünü esirgemeyen, kendi doğrularını hiç çekinmeden söyleyen biri izlenimi yaratmıştır... daha doğrusu Kemal ağabeyine çatana değin! CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün Dersim katliamını gündeme getirip sorumlularının devlet ve CHP olduğunu söyleyince ezeli ve ebedi görevi ana muhalefet olan CHP karıştı, Kılıçdaroğlu öfkelendi, kimi milletvekilleri ayaklandı! Ve her türlü özgürlüğün savunucusu, “gün akşam oldu; bir Ergenekon bulamadım üye olacak” türküsünü dilinden düşürmeyen Kılıçdaroğlu Kemal Bey özgür konuşmanın disiplin sınırlarını belirleyiverdi. Kamer Genç de o saat bu sınırların gerisine çekildi. Dersim’den söz etmesini isteyenlere, “Konuşmam bu konuda... yani konular başka... bu konuya girmem...bırak ya konuşmayacağım işte. .bak ben bu konuda konuşmam..” demeye başladı. Böylece de Dersimli değil Tuncelili olduğunu, ilan etti dosta düşmana. Bundan böyle meclis kürsüsünden özgürlük mözgürlük deme olanağını da o saat yitirdi tabi. Sen hemşerilerinin atalarını bire kıranları kınamaz, Dersim’le ilgili “bu konuda konuşmam ya!” der, kendi ilinin temsilcisi, sıra arkadaşın Hüseyin Aygün’e omuz vermezsen, kürsüden bir daha kimin özgürlüğünü hangi yüzle, kime karşı savunacaksın birader!

Dersim’in ötesi
Okay Gönensin

Resmi tarihin “tabu” olarak belirlediği, üzerine asla araştırma ve tartışma izni verilmemiş konulardan biri Dersim olayıydı. Dersim bu konulardan sadece biridir.
Resmi tarihin mevcudiyeti dolayısıyla sadece cumhuriyet dönemiyle değil, Osmanlı dönemiyle de ilgili birçok gerçeğin gün yüzüne çıkarılması için çalışmak gerekiyor. Çünkü resmi tarihlerde bazı gerçekler varsa bazı gerçekler de yoktur. Olaylara sadece belli bir açıdan bakılmıştır, gerçeklerin diğer yüzleri görmezden gelinmiştir. O yüzden de gerçeklere yaklaşmak için çalışmak gerekir. Tabii bunun için de en azından çalışmayı önleyecek yasaklar artık olmamalıdır.
Resmi tarih zorlaması bize özgü değildir; aynı zamanda otoriter siyasi iktidarlar varlıklarını meşrulaştırmak, iktidar sürelerini uzatmak için kendi resmi tarihlerini yaratır, insanların o yaratılmış tarihe inanmaları için de neyi gerekli görüyorlarsa yaparlar.
Resmi tarihlerde genellikle sadece “şanlı geçmiş” vardır. Bir de bu “şanlı geçmişe” leke süren “hainler” ve “düşmanlar”. “Şanlı geçmiş”ler tartışılmaz, kahramanlar sadece kahramandır, asla yanlış yapmazlar, her yaptıkları doğrudur, halkının yararı içindir.
***
Dersim gibi olayların resmi tarihin anlattığı şekilde gerçekleşmemiş olduğunun ortaya çıkması kuşkusuz o tarihe gönülden inanmış olanlar için sarsıcıdır.
Aynı durum, belli iktidar imkânlarını resmi tarih sayesinde ellerinde tutanlar içinse “tehlike”dir.
Dersim’le ilgili gerçekler konuşuldukça ortaya çıkan tepkilerin bir bölümü de tümüyle bu “iktidarı kaybetme” kaygısının ürünüdür. Kendilerine her anlatılanın doğru olmadığını görenler başka konularda da soru sormaya başlar. Sorular arttıkça da kapalı kalmış alanlar sayesinde iktidar olanların durumları tartışmalı hâle gelir.
Ancak toplumumuzda neredeyse yerleşmeye başlayan “bölünme” yüzünden tarihin gerçeklerini öğrenmek yerine bu gerçekleri “kullanmak” veya “kullanılmasını engellemek” refleksleri daha çok öne çıkıyor.
Kimileri Dersim’i bütün cumhuriyetin ve Atatürk’ün inkâr yollarının açılması gibi görüyor. Öte yandan, Osmanlı ile ilgili “şanlı olmayan” bir bilgi ortaya çıktığı zaman da diğerlerinin tepkisi aynı olabiliyor.
Amaç gerçeği öğrenmek yerine sadece kendi bakış açılarını güçlendirmek, “karşısı” olarak görülen kesimi zayıflatmak olunca da tartışmalar sağlıksız hale gelebiliyor.
Asıl güdü “kullanmak” olunca, birkaç bilgi kırıntısına sahip olanlar tarihçi kesilebiliyor.
İşin aslı şudur ki hiçbir ulusun, hiçbir toplumun geçmişi sadece “şan şeref”le dolu değildir. Hiçbir kahraman “hatasız, üstün insan” değildir. Bizim tarihimizde de Dersim gibi, kimsenin övünmesi mümkün olmayan birçok olay vuku bulmuştur. Bütün bunları öğrenmeye çalışmak da, hedef başka kirlilikler yaratmak değil, gerçeği ortaya çıkarmak olduğunda toplumun sağlığına yarar.

Sivas katliamı ile kim yüzleşecek?
Rıza Zelyut

Başbakan Erdoğan; cuma günü CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na yine bindirdi. Onu; “CHP Dersim katliamıyla yüzleşin!” diyerek suçlu göstermeye kalkıştı.
Üstüne üstlük de Sayın Başbakan; bu katliam iddiasını kesin bir tarihsel gerçekmiş edasıyla söyledi; söylemekte. Amma velakin; bu iddianın, bugün kendisinin de mücadele ettiği bölücü terör örgütünün iddiası olduğunu herhalde bilmiyor.
Sayın Başbakan bilsin ki söylediği sözlerin yarattığı etki; bu devleti kuranları karalayan, kötüleyen sonuçlar üretmektedir.
Daha önce yazdım: Dersim’deki derebeyleri; 2. Dünya Savaşı çıkmak üzere iken; devlete karşı isyan ettiler. Bunun belgeleri elinin altında duruyor. Kemal Atatürk, 15 yıl boyunca burayı iyi niyet elçileri yollayarak yeni kurulan devletin parçası yapmaya uğraştı. Ama onlar silahla direndiler. Ve hükümet aldığı kararla bu isyanı bastırdı. Bu arada; oraya yollanan askerin aşırı şiddet kullandığı doğrudur. Lakin bu şiddet; Osmanlı kafalı subayların yarattığı bir şiddettir. Doğrudur; isyan bastırılırken orada acılar yaşanmıştır; sivil halktan da pekçok insan öldürülmüştür. Lakin; bunun sorumlusu; Dersim’i kendi çiftliği zanneden ve devrimlere karşı silah çeken Dersim derebeyleridir.
Sayın Başbakan; daha o zamanda, bütün dünyanın “gerici bir ayaklanma” olarak eleştirdiği Dersim ayaklanmasına arka çıkarak acaba ne yapmaya çalışıyor?
YA MADIMAK?
Dersim’de giderek insan yakan bir CHP’liden söz edemezsiniz. Amma Sivas’ta Madımak Oteli’nde saatlerce tekbir getirerek masum insanları cayır cayır yakan Refah Partili’lerden söz edebiliyoruz.
Bir otelde konuk olarak kalan semahçı genç kızları ve delikanlıları; halk ozanlarını, yazarları, sırf politik görüşleri size ters diye cayır cayır yakmış iseniz önce bu vahşetle yüzleşmelisiniz. Böyle bir leke CHP tarihinde yoktur ama Refah Partisi’nin sivas tarihinde vardır. Orada insan yakanların Refah Partisi’nin elindeki Sivas Belediyesi ile ilgisini bilmeyen yok. O katillerin şimdi yurt dışında bile nasıl korundukları ortada...
Üstüne üstlük o katilleri mahkemelerde savunanlar da bugün AKP içinde milletveki durumundalar. Adam yakanları savunan başka avukatlar da yine AKP sayesinde başka görevdeler...
Ben; bu yüzden AKP’nin önce Madımak yangını ile yüzleşmesini; sonra da Dersim’den söz etmesini bekliyorum.
Geçtiğimiz genel seçimlerde Anadolu’da köy köy dolaşarak; “Alnı secdeye değmemiş Kızılbaş’a oy mu vereceksiniz?” diye propaganda yaptıranların; bugün Tunceli halkının savunucusu gibi ortaya çıkmasına; aklı başında hiçbir Dersimli inanmaz ve bu işi kendi kendine sorgular.


Sabahattin Önkibar
Dersim ajitasyonunda Zaman gazetesi ile Bülent Arınç!

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e sayfalarını açıp, “Dersim’de Atatürk katliam yaptırdı” sözünü başlığa çeken gazete hangisi? Zaman!
Peki yakılan bu anlamsız tartışma ateşini, “Konuyu TBMM’ye gitereceğiz” diye benzin döküp büyüten kim? Bülent Arınç!
Hayır hayır hadise spontane değil tersine taammüden gelişip boyut kazandı!
Amaç nettir:
Yeni Anayasa sürecinde Dersim ajitasyonu ile Alevi kardeşlerimiz ajite edilmek isteniyor!
Dikkat edin Atatürk’ün diktatör olduğu konusu yine bu çevrelerin bu günlerdeki gündeminin en önemli başlığıdır ki, iki olayı birbirinden farklı göremezsiniz!
Ortadoğu’nun ateş çemberinde olduğu ve Türkiye’yi yönetenlerin bölgeyi taksim yani yeni Yalta sürecinde ön safa sürüldüğü bir iklimde durduk yerde tarihin tozlu raflarından Dersim dosyası ile Mustafa Kemal’in diktatörlüğü konularının indirilmesi ve bunun temel ülke gündemi yapılması tesadüf olabilir mi?
Yapılanlar zerre şüphe yok ki hedeflenen malum projeye sahanın uygun hale getirilmesi yani Atatürk noktasında titizliği olan Alevi kardeşlerimizin kafalarının karıştırılması amacıyla büyük bir psikolojik harekatın icrasıdır.
Daha önce de yazdık milletlerin tarihinde gurur duyamayacağı sayfalar hep olmuştur.
Dersim’de olanları da öyle okumak gerekiyor!
Sadece Dersim mi?
Yavuz Sultan Selim’in bir fetvadan hareketle Anadolu’da kendi akrabası olan on binlerce masum Alevi Türkmeni kılıçtan geçirdiği o müessif olay da işte o hüzünlü tarih sayfalarımızın en dramatik olanlarındandır!
Şimdi dün bu çirkinlikler yapıldı diye bunu bugüne taşıyıp husumet ve kin tohumlarını ekmenin soruyorum kime ne yararı olabilir?
Pardon pardon Dersim’i ağzına pelesenk yapanlar Yavuz Sultan Selim’in yaptığını tövbe ağzına bile almıyor zira onun yaptığı onlara göre cihat değil mi?
Görüyorsunuz amaçları tarihin yanlışlarını hakkaniyet ölçüsüyle sorgulamak değil, tersine hedefledikleri ya da figüran oldukları yeni emperyal projeyi realize adına Alevi kardeşlerimiz gibi Türkiye’deki milli kitlelerin sabote etme görevinin icrasıdır.
Sakın ha bu satırların yazarını Osmanlı düşmanı gibi görmeyin tersine bu satırların yazarı henüz 17’sinde yani lise son sınıfta iken Abdülhamit’e kızıl sultan diyen Marksist öğretmeninin üzerine yürüdüğü için okuldan kovulmuş ve öğrenimini başka lisede sürdürmüştür. Söylemek istediğimiz her dönem büyük yanlışların yapıldığıdır.
Hülasa işbirlikçi o malum tayfa, Dersim hikayesini belli ki istismar edip kullanıyor ama avucunu yalarlar, bu ülkenin Ali sevdalıları bu Amerikan oltasına gelmez!
Kozinoğlu son nefesinde bunları söylemiş!
Malum Kaşif Kozinoğlu ODA TV soruşturmasından yargılanıyordu!
ODA TV internet haber sitesi kimin?
Gazeteci Soner Yalçın’ın!
O nerede?
ODA TV soruşturması bağlamında Silivri’de hapis yani Kozinoğl ile aynı davada yargılanıyor.
Bu olgulardan hareketle Kozinoğlu ile ilgili en doğru haberi ODA TV’nin vermesi eşyanın tabiatına uygundur!
İşte bu sitenin haberine göre bire bir şahitlerin ifadesi ile şehadetinden bir kaç saniye öncesinde merhum Kozinoğlu’nun ağzından son olarak şunlar dökülmüş: “Eşhedü en lailahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve resülühü!” Evet çizgisi sol olan bir haber portalı tamamen haber namusu saiki ile olanı bu şekilde dürüstçe aktardı ki onların haberciliğini selamlıyorum! Eyy Amerika’ya uşaklığı İslam’ın şartı yapanlar, bakın hasmınız Kozinoğlu kelime-i şahadetle ruhunu teslim etti, bakalım son nefesinizde siz neler mırıldanacaksınız?
Demirel, Özal ve Ecevit’in gazeteci sevgisi
Kenan Evren’den bugüne bütün Cumhurbaşkanları ve Başbakanlarla (Ahmet Necdet Sezer hariç) televizyon programları ve gazete röportajları yaptım.
Bu liderlerin pek çok yemek ve etkinliğine katılıp onlarla 74 ayrı ülkeye gittim. Bunları belirtmemin nedeni pek çok liderle değişik ortamlarda uzun sürelerle beraber olup onlarla bazı anıları paylaştığımı ortaya koymak içindir.
İşte yarım asrı aşan gazetecilik yaşamımdan birkaç liderin gazetecilere nasıl baktığına dair mini anekdotlar:
1) Medyaya en hoşgörülü olan lider tartışmasız olarak Sayın Süleyman Demirel’dir ki, o bile 1990 başında Türkiye gazetesinde yazdığım, “Özal’ın cumhurbaşkanlığına karşı çıkmak darbecilerle kol kola olmaktır” başlıklı yazımdan ötürü beni çok sevmesine rağmen, o günlerde telefonuma çıkmamış ve gönlünü almak için ancak gönderdiğim beşinci çiçek sonrasında gülerek, “Çiçeklerini koyacak yerim kalmadığı için telefonu açtım ha, bilmiş ol” demiştir.
2) Keza aynı şekilde medyaya hoşgörülü diye bilinen merhum Ecevit de aslında kinciydi. Bir dönem işsiz kalan Şamil Tayyar’ı TGRT’ye kendi programımın danışmanı olarak işe aldım. Şamil Tayyar, Ecevit’i programa çıkardığım bir akşam reklam arasında stüdyoya girip, “Seyirci Sayın Ecevit’in İstanbul’da ortaya çıkan esrarengiz evlerini soruyor” deyince Ecevit Şamil’e çok kızmış ve bir zaman sonra gidilen seçimde pek çok aracıyı devreye sokmasına rağmen Şamil Tayyar’ı DSP’den aday yapmamıştı.
3) Bir gün Enver Ören’le randevu alıp Cumhurbaşkanı Özal’a gittik. İçeri girdiğimizde Turgut bey masada gazete okuyordu. Bize, “Hoş geldiniz çocuklar geçin öyle, şu yazıyı bitireyim” dedi. Turgut bey yazı okuma faslında kafa sallayıp aynen şu ifadelerle mırıldanmaya başladı: “Şunu iyi bir dövdürmek lazım.” Merak ettim ve doğrularak, Özal’ın kimi okuduğuna baktım. Hürriyet’ten Oktay Ekşi’ydi.
HÜKÜM: Demirel, Ecevit ve Özal medya’ya hoşgörülü yaklaşımda tartışmasız en önde olan ilk üç isimdi… Durum bu iken yukarıda sunduğum gibi onların bile bir sınırı vardı. Demirel, Ecevit ve Özal gibiler öyle idilerse diğerleri emin olun onların on misli menfiydi!
Mehmet ALTAN
Birinci Cumhuriyet Dersim’dir...

... Orgeneral Muhsin Batur’un neden ‘yaşantısının o bölümünü anlatmaktan kaçındığını’, uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı yapan, o dönemde Malatya Emniyet Müdürlüğü’nde görevli olan ve Diyarbakır’da yeni yapılan Singeç köprüsünü açmaya gidecek olan Atatürk’ten Seyit Rıza’nın hayatının bağışlanmasını isteyecek ‘6 bin beyaz donluya meydan vermemek’ için Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensür’ün emriyle duruma el koyan İhsan Sabri Çağlayangil aydınlatır.
Tunceli’de, 17 Kasım 1937’de idam edilen ‘Dersim isyanının’ lideri Seyit Rıza ve yedi arkadaşının asılması başlı başına bir hukuk skandalıdır...
Usule itiraz eden savcı izinli sayılarak göreve yardımcısı getirilmiştir...
Okuma yazma ve Türkçe bilmeyen sanıklara ne iddianame, ne de avukat verilmiştir...
Asabilmek için Seyit Rıza’nın yaşı 57’ye indirilmiş, oğlunun yaşı da 17’den 21’e çıkartılmıştır...
Bölge komutanı Alpdoğan Paşa kararın yazılacağı boş kâğıdı önceden imzalamıştır...
Ama bütün bu hukuksuzluklar, gerçekleştirilen büyük katliamın yanında az kalır.
İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarını anlattığı kitabından okuyalım:
‘Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler.’
***
Benim ‘Birinci Cumhuriyet üzerine Notlar’ adı kitabım çıkalı on yıl olmuş...
Kemalist Cumhuriyet’in tüm kromozomlarını bilen birisi olarak ‘İkinci Cumhuriyet’ dedim.
Bu Cumhuriyet’i toptan, sistemli ve kurumsal bir anlayışla demokratikleştirmekten uzak duran her siyasetçi bu cehennemde kendisinin de yanabileceğini hesap etmelidir...
Çünkü Cumhuriyet’in 88’inci yıldönümünde ne Ali Şükrü Bey Cinayet’i ne de Dersim gerçeği tümüyle ortaya çıkmış değil... Üstelik Dersim’i bombalayan Sabiha Gökçen’in adını sadece havaalanlarına değil, inat olsun diye Güneydoğu’daki okullara da veren bir zihniyet de sapasağlam ayakta...
Sadece ufak tefek makyajlarla vakit öldürmekteyiz.
Hem hayıflanıp, hem de endişeleniyorum.



Aslı Aydıntaşbaş
CHP’ye Dersim tuzağı

1938 Dersim olaylarında CHP’nin rolü tartışılıyor. Ama henüz binlerce kişinin öldüğü harekatla ilgili resmi arşivler bile açılmadı.
Doğru, medyanın Dersim ilgisi aslında “tarihle yüzleşmekten” ziyade CHP ve Kılıçdaroğlu’nu sıkıştırmayı hedefliyor. Ama yine de anamuhalefet kompleks yapmadan tarihin bu kara sayfasıyla ilgili bir Meclis komisyonunun önünü açmalı.
Hükümete yakın duran medya kuruluşlarının bir anda “resmi tarihle yüzleşme” hevesine girmesi, pek hoşuma gitti.
CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün Zaman gazetesine verdiği röportajla başlayan Dersim tartışması, dün Star, Bugün, Türkiye gazetelerinde birinci sayfadan devam ettiriliyordu.
Hiç itirazım yok. 1938 Dersim olayları, gerçekten de cumhuriyet tarihinin en kara sayfalarından. İyi ki bu dönem Meclis’te Aygün gibi Pandora’nın kutusunu açmaya cesaret eden aktivist siyasetçiler var.
Ancak bir anda Ak Parti’ye yakın medyaya vahiy gibi inen “tarihle yüzleşme” sevdasının arkasında CHP’nin içini karıştırmak, Dersimli katliam mağduru bir aileden gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu sarsmak amaçlı olduğuna da şüphe yok.
Ne dese eleştirilecek
Dersim tartışmasında CHP karşıtları için bir taşla birkaç kuş vurma imkânı var. İlk hedef, seçim sürecinde Anadolu’nun bazı bölgelerinde “Sünni refleksleri” tetikleyerek Ak Parti’ye sandıkta ciddi bir başarı getiren Kılıçdaoğlu’yla ilgili “şecere” ve Alevilik meselesini sürekli gündemde tutmak. Bilin ki bu yayınlar, gerçekte Dersim’de yaşananları su yüzüne çıkarmak kadar, “Bakalım Dersimli Kemal ne yapacak?” diyebilmek için. Nihayetinde de emin olun, CHP liderinin alacağı tutum, ya “Adam Dersim’e bilet tam sahip çıkamadı!” diye “cesaretsizlik” ya da tam tersine “Adam ne de olsa Alevi” diye bir “aykırılık” unsuru olarak lanse edilecektir.
Yine de bu dosyayı açın!
Dersim tartışmasını sürekli alevlendirmenin bir başka güzel yanı da, partinin genetik kodlarındaki “Atatürk hassasiyetini” kaşıyarak Kongre öncesi CHP içinde Önder Sav-Deniz Baykal nostaljisi içindeki sert Kemalistleri gıdıklayabilmek. (Hüseyin Aygün’e karşı sert bir bildiri yayınlayan 9 CHP’li vekilin durumunda olduğu gibi.) Ak Partililer Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesini kısa bir süre için de olsa “olumlu” buldu; ancak seçim sürecinde bu durum liderler arasında ciddi bir kişisel husumete dönüştü. Oyları yüzde 26’da kalmış olsa da iktidar CHP liderinin “gündem belirleyebilme” ve dosya çıkarma kabiliyetini bir tehdit olarak görüyor. Bugün CHP lideri değişse memnun olurlar.
Ve Dersim tartışmasını hararetlendirmenin bir başka amacı da, Aleviler ve CHP arasındaki bağı zayıflatmak, neredeyse blok olarak sola oy veren Alevileri CHP’den soğutmak.
Ben yine de her şeye rağmen Dersim dosyasının açılmasına memnunum. Umarım bugün Dersim konusunda “tarihle yüzleşmek” isteyen medya kuruluşları, ileride 1915 Ermeni olayları ya da 90’lı yıllarda Güneydoğu’daki köy boşaltmalar (3500 köyden söz ediyoruz!) ve faili meçhullerin araştırılması konusunda da aynı ölçüde cesaretli davranır.

KAYNAK: FARKLI HABER 8
admin
admin
kulanıcılar
Kim Ne Dedi Shanex10
Kim Ne Dedi Shanex10
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 997

Kişi sayfası
imam şamil: 1
https://magarula.forum.st

uyuma ÖZDİL BELGELERE BELGEYLE CEVAP VERDİ!

Perş. Kas. 24, 2011 10:28 am
Kim Ne Dedi 11052610

ÖZDİL BELGELERE BELGEYLE CEVAP VERDİ!

Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, Başbakan Erdoğan'ın Dersim belgelerini açıklamasının ardından çok tartışılacak bir yazıya imza attı.
Başbakan Erdoğan'ın dün açıkladığı Dersim belgeleri sonrası Hürriyet Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Atatürk'ün açılışına katılacağı köprünün yanındaki karakolun basıldığını ve 33 askerin şehit edildiğini iddia etti. Özdil ardından Tunceli'nin Mazgirt ilçesinde 56 askerin şehit edildiğini öne sürdü.

Seyit Rıza'nın İngiltere ve Suriye'ye mektup yazdığını da kaydeden Özdil, Seyit Rıza'yı isyanın elebaşı olarak gösteriyor.

İşte Özdil'in 'Dersim'e ne dersin?' başlıklı o yazısı

Dersim'i bombalayan...

Devlet değil, CHP.
PKK'yla masaya oturan...
AKP değil, devlet.

İyi di mi?

BAŞBAKAN TUNCELİ'YE GELİP KÖPRÜ AÇILIŞI YAPACAKTI
Sene 1937... Mustafa Kemal, başbakan Celal Bayar'la birlikte Tunceli'ye gelip, Murat Nehri üzerindeki Singeç Köprüsü'nün açılışını yapacaktı. Köprünün ucunda karakol vardı. Basıldı. 33 asker şehit edildi. Peşinden... Telefon hatları kesildi, pusular kuruldu, Mazgirt Köprüsü havaya uçuruldu, jandarma taburu vuruldu, 56 asker daha şehit oldu.
Film koptu.

Elebaşı Seyit Rıza'ydı...
Başbakanımızın "hikâyesi yürek burkucudur" dediği Seyit Rıza.

Kukla'ydı...
Kendisini oynatanların ipleri bıraktığını hissedince, paniğe kapıldı, İngiltere Dışişleri Bakanı'na mektup yazdı, Suriye'deki İngiliz Elçiliği'ne gönderdi.

ANADOLU ÇORAK TOPRAK KÜRDİSTAN BEREKETLİ
Yalvaran mektubunda, Anadolu için "çorak toprak" derken, "Kürdistan bereketli toprak diyordu... "Sayın ekselansları" diye başlıyor, "Türk Hükümeti yaptığı anlaşmalar sayesinde dış baskılardan kurtuldu, Dersim'e girmeye kalkıştı, Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık, direnişimiz karşısında Türk uçakları bombalamaya başladı" diye vaziyeti anlatıyor, "sayın ekselanslarına sesleniyorum, hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı istirham ediyorum, en derin saygılarımın kabulünü rica ediyorum" diye bitiriyor, "Seyid Rıza" diye imzalıyordu.

SEYİT RIZA'YI MASUM GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORLAR
Hal böyleyken... Seyit Rıza'yı "masum" göstermeye çalışan arkadaşlar, böyle bir mektubun asla varolmadığını iddia ediyor. Altında kabak gibi "Seyid Rıza" imzası bulunmasına rağmen, Seyit Rıza yazmadı, Nuri Dersimi yazdı diyorlar. Üstelik, sanki Fransa babamızın oğluymuş gibi, "o mektup Fransa'ya yazıldı, Fransa Devlet Arşivleri'nden doğrulamak mümkün" diyorlar.

Gel gör ki...

Londra'da The National Archives diye bi yer var. İngiltere devlet arşivi... Kayıt ofisine gidiyorsun, "FO 371/20864/E5529" numaralı belgeyi rica edebilir miyim kardeş diyorsun, hay hay deyip, yukardaki mektubu veriyorlar. 50 pens filan, fotokopisini alabiliyorsun.

CUMHURBAŞKANI FRAK GİYMİŞKEN O MEKTUBU ALABİLİR
Demem o ki.
Taa 1937'ye gitmek zor ama...
Buckhingham Sarayı'yla The National
Archives'in arası metroyla üç dakka.

Hazır, frak giyerek yakasına şövalye nişanını takan Cumhurbaşkanımız ordayken... Yemekte Windsor kuzusu ikram eden Kraliçe'ye "tarihimizle yüzleşelim" dese fena olmaz yani.
kafkas
kafkas
kulanıcılar
Kim Ne Dedi Shanex10
Kim Ne Dedi Shanex10
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 27

uyuma Geri: Kim Ne Dedi

Cuma Kas. 25, 2011 9:19 am
digerlerini anladımda benim bildiğim kadarıyla rıza zelyutda alevidir
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz